29 Kasım 2013 Cuma

Gol sevincinde ya da yaratıcılıkta level atlamak!

Geçtiğimiz günlerde sevdiğim bir abimden gelen bir videoda tanıştım Stjarnan takımıyla. İzlanda'nın birinci liginden bir takım. Aklıma üniversitedeki tiyatro yıllarım geldi. Oyunculuk çalışmalarının bir aşamasında çalıştırıcı arkadaş bir konu verirdi ve onu konuşmadan vücut dili ve mimiklerle yaşatmaya çalışırdık. Yaratıcılığımızı geliştirmek için.


Göztepe 1999'da o zamanki adıyla 1. lige çıktığında Josef Jarabinsky ile anlaşmıştı. Jarabinsky antrenmanlarda futbolcularına yine bizim tiyatro çalışmalarında kullandığımız bir yöntemi, güven temrinlerini kullanırdı. Bir oyuncu 4-5 arkadaşının ortasında durur ve kendini sırt üstü bırakırdı. Arkadaşları onu yere düşmeden tutmak zorundaydı. Böylelikle takım içi güven duygusunu artırıp, ekip olma bilinci yaratırdı. Tüm bu çalışmalar Jarabinsky'nin sezon sonuna kadar takımın başında kalmasını ya da Göz-Göz'ün o sene kümede kalmasını sağlamadı ama gayet hoş çalışmalardı vesselam. 
Stjarnan takımının videosunun izleyince, bu koreografilerin futbolcunun yaratıcılığına katkısını irdeledim kendi kendime. Yaratıcılık sadece yetenekle mi gelir? Hayır. Belli metotlarla geliştirilebilir elbet. Stjarnan takımı güzel, eğlenceli bir yanını bulmuş. Beşiktaş'ta da hep böyle sevinçler görmek isterdim. Mesela Nihat Kahveci'nin gol sevinci bireysel bir buluştu;




Ya da Bobo'nun ki;



Bobo kanatlarını hep yana açtığında diğer takım arkadaşlarının da, kanatları açık, o Brezilyalı kartala alçak uçuşla eşlik etmelerini bekledi gözlerim. En son Olcay Şahan hatırladı bir kartal olduğunu ama onunki de yeterli kollektiflikten uzaktı.





Şimdi beklentim Biliç'ten. Takımı hem yaratıcılıkta geliştirebilecek, hem de Beşiktaş ruhuna can katacak gol sevinçleri çalıştırsa da, takım sempatide tavana vursa. Gerçi bu sene o kadar sempatik ki takım, kim bilir belki de nazara gelir. 

27 Kasım 2013 Çarşamba

2013-2014 sezonu 12. hafta Beşiktaş-Konyaspor maçı (25 kasım 2013)



Blogun ilk maç yorumunun bu net skorlu maça denk gelmesi, her ne kadar kış kış cinler kış kışcı olmasam da, takıma uğur getirir umarım. Vira bismillah!!
İzmir'i "sel"in, maça annelerin çocuklarını götürdüğü bir pazartesi gününü, Beşiktaş'ın ilk yarıdaki etkili oyunuyla aldığı galibiyetle bitirdik. İlk yarısı çok iyi, ikinci yarısı vasat üstü geçen Konyaspor maçının adamı Oğuzhan Özyakup'dur kanımca.

Tolga-Serdar Kurtuluş, Tomas Sivok, Ersan Adem Gülüm, Atiba Hutchinson- Oğuzhan Özyakup,Veli Kavlak-Gökhan Töre, Manuel Fernandes, Olcay Şahan- Hugo Almeida ilk on biri ile 4-2-3-1 denilebilecek bir formasyonla sahaya çıktı Beşiktaş. Rakibi orta sahanın hemen önünde karşılayıp, alanı olabildiğince daraltıp, kaptığı topları da Fernandes ve Oğuzhan aracılığıyla Olcay ve Gökhan'ın kanatlarına açmayı planlamıştı kartallar. Defanstan uzun toplarla değil, orta sahadaki isimlere ayağa pas atarak geliştirdi ataklarını. Takım boyunu kısa (37,37 m) tutup rakibi olabildiğince kaleden uzak tuttular.
Aslında maçı ilk yarı ve ikinci yarı olarak değerlendirmek daha doğru olur. İlk yarı Beşiktaş o kadar iyi alan kapatıyordu ki, Konya elde kırığı olup da rakibinin evine giremeyen tavla oyuncusu gibi zarları rakibe teslim etmek zorunda kalıyordu. İlk yarı sadece 2 şut atabilmelerinin nedeni bu olsa gerek. E zarı eline alan da Oğuzhan olunca oyun, bir mars bir oyun ile 3-0'a geldi birden.
İkinci yarıya, belli ki sonraki hafta oynacağı Fenerbahçe derbisini düşündüğü için, tempo düşürerek başladı Beşiktaş. Konya da golü erken bulunca, tipik Beşiktaş paniği ile ilk 15 dakika Konya'nın baskısıyla sonuçlandı. Başka gol bulamadıkça, Konya inancını yitirmeye başladı ve ikinci yarının ortasından sonra Beşiktaş istediği kontra atakları daha rahat bulmaya başladı. Oyuna Holosko da girince kontralar daha anlam buldu. Henüz tam hazır olmayan Holosko yüzde yüzlük bir gol kaçırdı ki kimse de atmasını beklemiyordu sanırım. İşin ilginç yanı ilk yarı bir, ikinci yarı bir kez ofsayta düştü sadece Beşiktaş.
Rakip ikinci yarıya 15 şut sığdırdı. Bunlardan bir tanesinde, karambol sonrası topu önünde bulan Mehmet'in şutunu o kadar güzel çıkardı ki Tolga, içimiz sımsıcak oldu, kalp ritmimiz düzene girdi.
Gökhan Töre 2 asist yaptı ve çok iştahlı oynadı, her ne kadar, ikinci yarıda son toplarda yanlış seçimler yapsa da. 5 orta yapmış, biri hedefini bulmuş. Olcay da ilk golde o kadar soğuk kanlıydı ki futbolcuların gece boyu kayarak düştüğü ıslak zemin buz tuttu da önündeki Almeida yeri öptü. Olcay'a da bu yakışır.

Her ne kadar ikinci yarı sıkıntılı geçse de Beşiktaş güven verdi. Başta Oğuzhan olmak üzere Olcay, Gökhan Töre ve hatta Almeida ofansif olarak gayet iyiydiler. Defansif anlamda tüm takım başarılıydı denebilir. Biliç hafta ortası son antrenmanlar hariç antrenman yapamayan Fernandes'in yerine Necip'i alarak orta sahayı daha direngen hale getirmeyi planladı. Nispeten başarılı oldu. Gökhan Töre son paslarda yanlış seçimler yapınca etkili kontra atak oyuncusu Holosko'yu oyuna almak da gayet akıllıca bir hamleydi. Orada Ömer'de denenebilirdi aslında ya, Holosko'nun da maç kondisyonu edinmesi açısından Holosko seçimi daha doğru bir hamleydi. 
Genel olarak kalesinden uzakta (Takım yerleşim mesafesi 59,2 m) ve birbirine yakın oynayan, defanstan ayağa pasla çıkan, yardımlaşan, çok koşan bir Beşiktaş izledik. Zaman zaman bu disiplinden kopulsa da bu futbol umut verdi. Bakalım gelecek haftalarda bu umut veren oyunun devamını izleyebilecek miyiz?

26 Kasım 2013 Salı

Haydi Kalk Ayağa


Aynalarda gördüğümsün ağladığım güldüğümsün
Aynalarda gördüğümsün çözemezler kördüğümsün sen
Bilge bir kuş gökyüzünde bak ne diyor son sözünde
Yıkılma öyle
Haydi kalk ayağa yürü güneşe


Siyahımsın beyazımsın alayına isyanımsın
Siyahımsın beyazımsın asi ruhum beşiktaşsın sen
Karakartal gökyüzünde bak ne diyor son sözünde
Yıkılma öyle
Haydi kalk ayağa yürü güneşe